Çikolata denildiğinde bile insan bir mutlu oluyor değil mi? Çikolatanın mutlulukla kesinlikle bir ilgisi. Kahvenin yanında olmazsa olmaz, tatlı krizlerinde, özel günlerimizde ilaç gibi gelen mucize bir şey. Sevdiklerimizle bayramlarda, paylaştığımızda özel günlerde yüzlerin ekstra gülmesine sebep oluyor çikolata. ‘Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım’ diye bir atasözümüz bile var. Çocukların en sevdiği şey yine çikolata!
Hayatımızdaki yeri bu kadar büyükken, bu tatlı buluşun hikayesini sizinle paylaşmak istedik.
Çikolatanın Tarihi Öyküsü
Kakao çekirdeğinin hayatımıza giriş hikayesi Mayalar zamanına dayanır. Mayalar kakao çekirdeğini bulduklarında ona ilahi bir anlam yüklemiş ve Tanrı’nın onlara bir armağanı olduğunu düşünmüşler. Bugün kakaonun adı Latince’de “Theobroma Cacao” yani “Tanrıların Yiyeceği”dir. Çikolata’nın hayatımıza girişi incelendiğinde milattan önce 1500’lere kadar gittiği tahmin ediliyor. Tam emin olunmamakla birlikte eski Amerika uygarlıklarından Olmeklerin kakao ağacı yetiştirdikleri ve daha sonra Mayaların kakao çekirdeklerini işlemeyi öğrenip çikolatalı bir içecek yaptıkları söylenmektedir. Ancak yaptıkları bu içecek lezzet olarak günümüzdeki çikolatadan farklı, çeşitli baharatlar ile birleştirilerek yapılıyormuş. Bu içeceği yanlızca kraliyet ailesinin ve üst tabakanın içebildiğini anlatan ve çizimlerle gösteren kaynaklar mevcut. Çikolata sözcüğü de Aztek dilinde kakao çekirdeklerinin havanda gürültülü bir şekilde dövülmesinden dolayı “gürültü” anlamına gelen “choco” ve “su” anlamındaki “atle” sözcüklerinden türemiştir.
Avrupa’nın çikolatayı tanıması ise Kolomb’un keşif çalışmaları sırasında gerçekleşmiş. Kolomb ve Hernando Cortes’in 16. Yüzyılda Orta Amaerika’ya gittikleri sırada Aztek kralı’nın onlara ‘Xocoatl’ adlı bu baharatlı çikolata karışımlı içkiyi ikram etmesi ile kaşifler bu içeceğin yapımını Aztek’lerden öğrenmiş. Daha sonra İspanya’da bu içeceği tatlı şekilde yapıp tğketmeye başlamışlar. İngiltere’ de ise eritildiğinde içilecek şekilde katı halde satılmaya başlanmış ve 17. Yüzyılda artık tüm Avrupa’ya yayılmıştır. Tarihçilerin araştırmalarına göre 1700 yılında Londra’da 2000 çikolata imalathanesi bulunuyormuş.
Türkiye’deki İlk Çikolata Fabrikası
Ülkemizde ise ilk yerel üretim yapan çikolata fabrikası 1927’de Feriköy’de kurulmuş. İsviçreli Daniel Peter çikolata özüne yoğunlaştırılmış süt ekleyerek bizi çikolatayla tanıştıran kişi olmuş. Daha sonra sütlü çikolata İngiltere’de din adamlarının tükettiği bir içecek olarak ünlenmiş. Hatta Papa XIV. Clement’in ölümüne neden olan zehrin sütlü çikolatasının içine atıldığına dair rivayetler de mevcut.
1828’lere gelindiğinde artık kakao presi icadı ve kakao yağı’nın özünden ayrıştırılması bugünkü çikolataya yaklaşmamızı sağlamış. 19. Yüzyılın ortalarına kadar sıvı olarak tüketilen çikolata, artık yiyecek kategorisinde de bulunmaya başlamış. Katı haldeki çikolata üretimini ilk kimin yaptığı tarihçiler tarafından tam sonuca bağlanmasa da 1847’de Joseph Fry isimli bir İngiliz’in ürettiğine dair bilgiler bulunmakta.
20. Yüzyılın başlarına kadar çikolata ham maddesi olan şeker ve kakao’nun pahalılığı nedeni ile yalnızca zengin aileler tarafından tüketilebilmiş. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle Belçika’nın endüstrileşmesi ve üretim maliyetlerinin düşmesi üzerine çikolata artık orta ve alt tabakalara da yayılmaya başlamış. Savaş sonrası Belçika’da gerçekleştirilen buluşlardan biri de daha sonra birçok yabancı üreticinin de kullanacağı gramaj büyüklüğündeki tablet çikolatalar olmuş. Yani Belçika, çikolataya tablet şeklini veren ilk ülke olmuş.
Çikolata Severlerin Mutlaka Gitmesi Gereken Yerler
Belçika şüphesiz çikolata konusunda en başta gelen ülkelerden Brüksel’de çikolata fabrikalarını ve en ünlü el yapımı çikolata üreten butikleri gezebilirsiniz. Ayrıca burada hiç bu kadar çikolatayı bir arada göremeyeceğiniz çikolata müzesi de bulunuyor. Brugge’de de muhteşem wafflelar tadabileceğiniz dükkanlar bulunuyor. Küçük sevimli ve çikolata kokusu içinde gezeceğiniz bu şehri de çok seveceksiniz.
İsviçre peyniri, çikolatası ve muhteşem manzarası ile gezilesi ülkelerden biri.. İsviçre Montreaux’tan kalkan bir tren fondülerde kullanılan en ünlü peynirin imal edildiği Gruyeres’e doğru yola çıkıyor. Gruyeres Kalesi ziyaret ediliyor sonrasında. Bu tren seyahatinin en tatlı noktası Cailler-Nestle fabrikasının olduğu Broc kasabası. Burası bir çikolata merkezi ve burada hem muhteşem çikolataların tadına bakabilir hem de Alp Dağları’nın manzarasına doyabilirsiniz.
Almanya Köln’de da bi Çikolata müzesi bulunuyor. Kakao ağaçlarının olduğu bahçeye girdiğinizde gözlerinize inanamayacaksınız. Bu çikolata Müzesi’ni 31 Ekim 1993’te açan Köln’lü Imhoff-Stollwerck firması, 1839 yılından beri çikolata tarihinde önemli bir rol oynuyor.
Londra’da bulunan Harrolds Çikolata Bar’a gitme imkanınız olursa da inanılmaz tatlarla buluşabilirsiniz. Muffinler, krepler ve çikolatanın en farklı lezzetlerini bu bar’da tadabilir ve hiç unutamayacağınız tatlı bir gün yaşayabilirsiniz.
Çikolata mutluluktur, sevdiklerinizle paylaştıkça çoğalacak kadar da özeldir. En olmadık zamanlarda bir sevgili gibi aklınıza düşer, düşündürür. Çikolata bambaşka bir tutkudur, La Rochefoucould’un söylemiş olduğu gibi ‘ Çikolatayı bütün derinliğiyle sevin, kompleksli ve yalancı bir utangaçlıkla değil.. Zira hatırlayınız ki, hiç deliliği olmayan bir adam asla akıllı bir adam değildir!’ Eğer bu cümleleri okuyorsanız, yazımızın tamamını okuduğunuz için kendinizi Melidya çikolata ile ödüllendirebilirsiniz J